1967 Savaşı
Mısır
ve Suriye’nin İsrail’e karşı sürdürdüğü düşmanlığın yanı sıra devam
eden sınır çatışmaları yeni bir savaşı kaçınılmaz kılıyordu. 1967
Savaşı yerel, küçük çaplı ve daha çok su kaynakları için yapılan çatışmaların
yol açtığı bir savaş olarak tarihteki yerini almıştır. Savaşa götüren
nedenlere bakılırsa; 1949 ateşkes anlaşması ile Celile Gölünün kuzeyindeki
stratejik toprakları elinde bulunduran Suriye ve İsrail’in bir güvenlik
darboğazına girdiği görülmektedir.
Aynı
zamanda Suriye ve İsrail, Ürdün Nehri sularından daha fazla yararlanmanın
yollarını aramaya başlamışlardı. Ocak 1964’de Kahire’de toplanan
ilk Arap Zirvesinde İsrail’in çabalarına karşılık Ürdün Nehrinin diğer paydaşları
olan Suriye, Ürdün ve Lübnan’ın nehir sularını kendi topraklarına
çevirmeleri
yönünde bir karar alındı. Ürdün ve Lübnan, İsrail’in bunu savaş sebebi
sayacağı endişesi ile bu karar uymadılar.
Suriye
tam tersine İsrail’e karşı saldırgan bir tavır sergilerken, Filistinli gerillalara
olan desteğini de artırıyordu. Suriye’nin bu tavrında 1966’da darbe ile
iktidara gelen Baasçıların rolü yadsınamazdı.
1963
yılından bu yana Suriye’nin İsrail’e karşı topyekûn bir savaş çabasını
önlemeye çalışan; Arap devletlerinin ilk önce birliğinin sağlanmasını, sosyalist
devrimin yayılmasını, Arap ordularının hazırlanmasını savunan Mısır
bu stratejinin Arap dünyasındaki prestijini sarstığını fark edince İsrail ile
savaşın
kaçınılmaz olduğunu anladı. Cemal Abdül Nasır’ın temel amacı, İsrail
karşısında bir zafer kazanarak prestijini sağlamlaştırmaktı. Böylece
Mısır, BM Acil Durum Gücünü Sina’dan çıkarttı, buraya kendi birliklerini
yerleştirdi ve Tiran Boğazını İsrail gemilerine kapattı, bu sayede de
süreci
hızlandırdı. Bu durum, İsrail’de Arap milliyetçiliğini daha büyük bir tehlike
olmadan yok etmek isteyen radikallerin yükselişine neden oldu. Filistinli
gerillaları kontrol altına alması için baskı yapmak ve 7 Kasım 1966
tarihli
Mısır-Suriye ortak savunma paktına katılımını engellemek amacıyla, İsrail
ilk olarak Ürdün’e savaş açtı.
13
Kasım 1966 tarihinde İsrail’in yaptığı “Samu Saldırısı” bütün Ortadoğu’da
birdenbire gerginliğin patlak vermesine sebep oldu. 12 Kasım 1966
günü bir İsrail zırhlı aracı bir mayına çarpmış ve araçta bulunan 9 askerden
3’ü ölmüş, 6’sı yaralanmıştı. Yola mayın koyma izini, Ürdün’ün Samu
kasabasında bulunan El-Fetih tarafından yapıldığına inanan İsrail, 13 Kasım
1966 sabahı, Ürdün’ün iddiasına göre, havadan Mirage uçakları ve karadan
da 20 tank tarafından desteklenen bir tugaylık kuvvetle, Hebron güneyindeki
4000 nüfuslu Samu kasabasına saldırmıştır. BM Genel Sekreteri’nin
raporuna göre, İsrail birlikleri Samu’da 135 evi, bir okulu ve bir kliniği
yerle bir etmişlerdir. Bir diğer köyde de 15 evi tahrip etmişlerdir. Bu çarpışmalarda
15 Ürdün askeri ile 3 sivil ölmüş ve 37 Ürdün askeri ile 17 sivil yaralanmıştır.
Samu
hadisesi Arap dünyasında büyük tepki ile karşılanırken, Güvenlik
Konseyi de Ürdün’ün şikâyeti üzerine yaptığı dokuz oturum sonucunda,
İsrail’i ağır şekilde suçlayan karar tasarısı, 1 çekimsere (Yeni Zelanda)
14 oyla kabul edildi. Güvenlik Konseyi’nin 228 (1966) sayılı bu
kararı,
İsrail’in geniş çaplı askeri harekâtı ile hem BM anlaşmasını hem de mütareke
anlaşmalarını ihlal ettiğini söylüyor ve İsrail’in bu şekildeki askeri müdahalelerin
müsamaha ile karşılanamayacağını belirtiyordu. Samu
hadisesinde
Suriye hariç tüm Arap ülkeleri Ürdün’ün yanında yer aldı. Suriye’ye
göre Samu hadisesi, İsrail’in Suriye’ye karşı planladığı saldırıdan dikkatleri
başka yöne çekmek için düzenlenmiş bir oyundu.
Samu Saldırısı
Ocak
1967’den itibaren İsrail-Suriye sınırlarında çatışmalar artmış ve savaşa
kadar gidecek gelişmeler başlamıştı. 7 Nisan 1967 günü meydana gelen
İsrail-Suriye çatışması, 1956 yılından bu yana yaşanan çatışmaların en şiddetlisi
oldu. Çünkü bu bir hava muharebesi idi. İsrail ile Suriye arasındaki gayri
askeri bölgede tarla sürmekte olan İsraillilere Suriye topçusunun ve tanklarının
ateş açması üzerine, İsrail kuvvetleri de Suriye mevzilerine saldırdı.
Bunun üzerine Suriye MİG uçakları havalandı ve arkasından da İsrail
jetleri havalandı. Yapılan hava muharebesinde, İsrail uçakları hiç kayıp vermeden
6 Suriye MİG uçağını düşürdüler. Suriyeliler ise, kendilerinin 4 MİG uçağı
kaybetmesine karşın, İsrail’inde 4 MİRAGE uçağını düşürdüklerini iddia ettiler.
Tabii bu hadise de tarafların birbirlerini Güvenlik Konseyi’ne şikâyet etmelerine
sebep olmuştur. Diğer taraftan, İsrail ile Ürdün arasında da Şubat-
Mayıs
ayları arasında özellikle Hebron (El-Halil) bölgesinde olaylar eksik olmamıştır.
Golan Tepeleri
4
Haziran 1967’de başlayan savaşın ilk günlerinde Mısır ve Ürdün ordularının
rahatlıkla yenildiğini gören Suriye, savaş öncesi çabalarını savaş sırasında
göstermedi.
Sovyet
müdahalesinden çekinen İsrail Golan Tepelerine hemen saldırmakta
tereddüt etti. Daha sonra Golan Tepelerinin en önemli kenti Küneytre’yi
ve Golan Tepeleri’ni 10 Haziran’da ele geçirdi. İsrail altı gün içinde
Mısır’ın elinde olan Sina Yarımadası ile Gazze Şeridi’ni, Ürdün’ün elinde
bulunan Doğu Kudüs ve Batı Şeria’yı işgal etti.
Bu
işgallerle İsrail eskisinden çok daha fazla toprağı kontrol altına alarak,
bir milyondan fazla Arap nüfusu barındırma ve Arapların daha da büyüyen
düşmanlığı gibi problemlerle karşı karşıya kalacaktı. Bu savaş bölgede
yeni bir sayfanın açıldığı tarihtir.
1967
Savaşı bölgeyi derinden etkileyen sonuçlar doğurdu; bölgede sınırlar
değişti, İsrail’in sınırları genişlerken yeni mülteciler oluştu. Mısır bu büyük
yenilgiyle bölgedeki Arap liderliğini kaybetti. Pan Arabizm giderek etkisini
yitirmeye başladı ve yerini Pan İslamizm ve yeni yeni güçlenen Filistin
milliyetçiliği
gibi yerel akımlara bıraktı.